Bütün İmkansızların Kıyısında
Erkenci Ekim
Flaş Haber
Tok tutmaz ilhamında saçmalığın
Hababam kelepir mutluluklar
Tasalar tasmalar tasarılar
Tasını doldurmuş şark kurnazlarının
Zehrettiği gençlik
Bilirsin ki öfken karavana
Gece geciktikçe hırçın balerinler döner kafanda
Döner durur kafanda döner durur
Bıkkın nakarat
Anlamsız meşakkat
Şerefli bir veda aranır mahzenlerde
Sabahlamaya değer geceler anılır
Yollar arıtacaktır bizi, inanılır
Korkular serüvene çıkmazsa yaşlanır
Kadehler kırılmaz dilenci tası gibi sonra
Bıkkın nakarat
Hasretsiz malumat
Dileklerin gerçek olduğu zamanlardan
Paranoyak masallara inanan halkların
Kendi kaderini ziyan etme hakkı
Böyle buyurdu piyasa
Bıkkın nakarat
Tatlı sakatat
Çaresizlik Resmi Geçidi
Bazı hatalar classified
Üstüne kalan bir kirpi cesedi
Sarayın yosunlu havuzunda gece senfonisi
Karanlıkta heyecanlı öpücükler
Böylesi çılgın bir yalnız değildin sen
Böyle masumiyeti kör
Körelmiş bir nabız gibi ilk öpüşün
Derim ki işte ve nihayet gün
Batmış olmalıdır saçlarından
Bense eziyorum bedavasını
Hocaların rüyasında ölüyüm
Düştüm ayıklığın kuyularına
Bu gülünç suçlar mevsiminde
Görünür gibi yapıyorsun
Yetiyor ergo suma
Kimseye kızdığım yok aslında
Bu kasa her zaman kaybeder
Kardeş katline fetva veren
Dostlarım sultan olamadı
Geçti iş işten
Herkesin canı tatlı
Sultan Üçüncü Mehmet
-
Süleyman vermiş ona Fatih’in adını -
On dokuz kardeşini katletmiş
-
Kundaktakine dek -
Sefer dönüşü sonra bir
Meczuptan öğrenmiş ecelini
O günden kelli tadı kalmamış canının
Kesilmiş yeme içmelerden
Gitmemiş Sultan Ahmet babasının kabrine hiç
Deli Hasan
Kütahya’yı yakabilir
Canım sen onlara bakma
En büyük nasıl eşit değildir nedene
Kasa kaybeder gibi görünür bazen
Newton bir rahipmiş
Havva’sız bir hesapla düşmüş başına
Tarihsiz bir zamandan
Doğanın zarları
-
Einstein rastlansıllağın perspektifine
-
dikkat çekiyor olmalıydı
-
Tanrı zar atmaz derken –
Amor fati
Amor fati
Oysa haberler hep kötü
Çaresizlik hep rahat
Sokaklar karışır demese biri
Demese yakabilir sokakları Deli Hasan
Aklıma gelmeyeceksin sanki
Kimi dünden razıdır bir tebessüme
Kiminin kalbi yelken açar fırtınaya
Teselliye koşar kırılınca böyle kimi
Dalar yarım kalan düşlerin
Boğulmuş güzelliğine
Başka Günler
hileli hazların hüznünden
çocuk
gamzelerine sığınırım
ağustosla
selamlaşırım sonra
boş
sokakların huysuz tellağı
başka
günleri olmalı derim ömrümüzün
uçurumsuz
bir dünyanın uğultusunda
yüzümüz
olmalı kendimize seslenmeye
ki
saklayabilsin bizi kader uzak yollardan esirgesin
biliriz
belki sonra bilinmesi gerekeni
bir
ölümsüzlük daha çökmeden üstümüze
yaşlı
şair mucizesizlikten yakınadursun
serüven
desek kafi
düşümde
görmüşüm seni
korkuların
kahreden kokusuna
gücenir
balkon fesleğenleri
fırtına
öncesi hissizliğidir bu
işte
budur rüyasız uykularda
gömülsem
kokuna
yeni
doğmuş ölüler gibi dediğim
kurtulsam
başvuru tarihlerinden
ve
saltanatından sahte peygamberlerin
eve
dönerken köpekler sorular gibi uyuyorlar
çeşitlenen
tesellilerin bozulmuş kaymakları
hangi
renk korur insanı bu yağmurdan
birlikte
beklemezsek yarım tabloları
kaygıların
zaferi hep buruk değil mi zaten
korkularla
savaş haince değil mi hep
günler
peşim
sıra devrilen taşlar
fokurdayan
denizinden geçerim gençliğin
arkadaşlar
kim bilir neredeler şimdi
hangi
mevsimden bihaber
yoksa
hala köşe başlarında saklarlar mı
sigaralar
ardına masum tedirginlikleri
ya
gelmezse
ya
gelirlerse
kimi
tövbesi yok bir günahın
son
demlerinde eriyor
kendinin
acı bir hatırası halinde
uzanıyor
son nefesine
anlayamadan
açlığını
başka günleri olmalı ömrümüzün
başka
günlerinde ömrümüzün çünkü
yetmez
olur ahmakların temizliği
dupduru
kendimizizdir akarız birbirimizden
cıvıl cıvıl okul bahçesinde çocuk sesleri
tütsüler
ve eksik koymaz hiçbir şeyi
huzurdur tozları uçuşan ışıl ışıl
kara
perdeden sızan güneşte
Son Kadehin Küskünleri
damlatan çeşmenin bozuk ninnisiyle
doymadığımız uykuların rüyasını paylaştık
sabah ucuz tavuk burger kahvaltısı
mide yangınına körüklü otobüsler
özlenmez ki bu acılar şu gençlik seslenmese
adını bizzat verdiğimiz kadınlar mevsimiydi
eylül ve ankara hep tanıdık kalsın diye
tanıdık kalsın diye hep eylül ve ankara
davetli düşmanları ömrümüze buyur ettik
hatırla büfenin dibinde bulduğum elli lira
sıhhiyede çorba içmiştik aklımız onlarda
aklımız onlardaydı fikrimiz onlarda
gün yüzüne çıkar metro ivedik durağında
içimizde aynı türkü başlardı bilirdik
anılarımız serilmişti çoktan akşam pazarına
unutulanlar çoktan hak etmişlerdi unutulmayı
unutulmayı öğrenemedi eylül ve ankara
Buz
Yanlış bir seçenek miyim, önemli
Kimse iki defa ölemez
Yıkılmış bir şehir kadar delice
Hangi fark sağ çıkar bu sisten
Yakamda yüzümün ne işi var
Aklına ilk gelen şık doğrudur
Yeterince pişmansan
Çocukları umursamıyorsan
Şanslı bir akşam gibi bakmaktaydın
Tatlı tatlı çıkan bir ateş
Bütün yüzlerine yerleşti
Büsbütün bir yüz oldun bana
Hevesli bir esaret
Saklı günahlardan
Mümkün bir aşka giden
Cesetlerin yüzdüğü nehir
Bu göz değil ki yumasın
Baş ağrıları ve ertelemeler
Zorunsuz uykuların keyfi
Zorunlu uykuların vicdanı
Çocukluğum artık seslenmiyor bana
Sakladığımız sırrın talibi yok
Ütü yaparken açtığın şarkıların
Hiçbirini hatırlamıyorum
Hepsi birbirini andırıyor bu paraların
Hiçbirini hatırlamıyorum
Yasaklı intihar haberlerini
Sokak röportajlarını
Ziyan edilmiş acıları
Hiçbirini
Karlı sayıyorum kendimi
Sıcak bir yuvam var hala
Telaşım buz gibi gerçek